Ev

Çocuk, Köstebek,Tilki ve At, Charlie Mackesy’nin kaleme aldığı, hem çocuklara hem de yetişkin çocuklara seslenen bir kitaptır. Sonrasında, Peter Baynton ve Charlie Mackesy’nin yönetmenliği ve Jon Croker ile Mackesy’nin senaristliği ile bir kısa filme uyarlanır.

Film, ıssız ve karlı bir ormanda evini arayan bir çocuğu konu alır. Çocuk, çıktığı bu yolda birçok şeyle karşılaşırken, bağlara ve kavramlara dair de düşündüren, anlamlı yerler keşfeder. Bir yanıyla bu hikaye, aslında kendini bir terapi odasında bulan herkesin hikayesidir: tenha, uçsuz bucaksız ve tekinsiz bir yerde, tek başına hissedip kendi evini arayanların...

Ormanda yürüyen çocuğa bir köstebek “merhaba” diye seslenir. Ardından çocuğun arayışını duyan köstebek ona eşlik etmek ister ve birlikte çocuğun hayalini kurduğu sımsıcak ve sevecen evi aramaya koyulurlar. Çocuk, köstebeğe evin nasıl olduğunu bilmediğini ama eve ihtiyacının olduğunu söyler.

Elbette bu kolay bir yol olmaz çünkü vahşi doğadadırlar. Bir ağaç dalında yola koyulmak için gecenin geçmesini beklerken duydukları sesi takip eden çocuk ve köstebek, az önce onlara saldırmak üzere olan tilkinin tuzağa düşürülüp iple bir yere bağlanmış olduğunu görür. Onu ipinden kurtarmaya çalışan köstebeğe başta tilki öfkelenir:
-Bu tuzağa düşmemiş olsam seni öldürdüm.
-Bu tuzakta kalırsan eğer sen ölürsün, der köstebek ve tilkiyi ipten kurtarır.

Sonra çocukla beraber yola devam ederler. O yolda onlara eşlik eden biri daha vardır: tilki. Hatta o sırada nehre düşen köstebek de tilki sayesinde kurtulur.

Çocuk, köstebek, ve tilki arayışlarını sürdürürken ağaçların arasında karşılaştıkları at da onlara katılır. Nehrin üzerinden geçerken çocuk suya düşer ve at ona:
- Düştün ama ben yanındayım, der.
- İyi tutunamadığım için düştüm, diyen çocuk ağlamaya başlar.
- Gözyaşı senin gücündür, zayıflığın değil!
- Sanırım kendime sizin kadar güvenmiyorum.
- Öğreneceksin, hayat bazen zordur ama sevildiğini bil, der.

O sırada çocuk uzakta evlere benzeyen ışıklar görür ve o yöne doğru ilerlemeye başlarlar. O sırada çocuğun gözüne arkadan gelmekte olan tilki takılır: tilki bizimle hiç konuşmuyor. At da olsun “yine de iyi ki yanımızda” diyerek cevap verir. Bu diyaloğu duyan tilki konuşmaya katılır:
-Açıkçası ben genelde söyleyecek ilginç bir şeyim olmadığını düşünürüm, deyince at:
-Dürüst olmak daima ilgi çekicidir, der.

Devam eden yolculukta çocuk bir soru sorar: şimdiye kadar söylediğiniz en cesurca şey neydi?
-Yardım et. Yardım istemek pes etmek değildir aslında pes etmeyi reddetmektir, diye karşılık verir at.

Yola devam ederken fırtınayla karşılaşıp birlikte geçmesini beklerler. Tekrar yola koyulmaya başlayacakları sırada çocuğu umutsuzluk kaplar ve hiçbir zaman evi bulamayacağını düşünür. O sırada tilki: sen seviliyorsun ve önemlisin. Bu dünyaya başka kimsede olmayan şeyler getiriyorsun, biraz daha dayan der. Bunu duyan at utanıp sıkılarak sırrını diğerlerine açıklar:
-Uçabiliyorum! Ama diğerleri kıskanıyor diye vazgeçtim.

Çocuk ona uçsa da uçmasa da onu sevdiğini söyleyince atın kanatları açılır ve hep beraber gökyüzünde süzülmeye başlarlar. Sonunda aşağıda evlerin ışıkları görünür ve çocuk hepsiyle vedalaşıp evlere doğru birkaç adım adıp duraksar ve geri döner: Evin bir yer olması gerekmez değil mi diye sorar onlara ve sarılırlar. Hep birlikte yıldızları seyrederken köstebek iyice ona yaklaşıp bak burada sıcacık der ve tilki ekler ve çok sevecen...

Birlikte yıldızları izlemeye koyulurlarken çocuk sorar:
-Benim hakkımda her şeyi biliyorsunuz ve yine de beni seviyor musunuz?
-Daha da çok seviyoruz diye yanıtlar at.
-Bu yüzden buradayız değil mi? Sevmek ve sevilmek için..

Filmin sonunda çocuk evini bulur; yolun başında hayal ettiğinden daha farklı haliyle. Yazarın da benzetmesi gibi hikaye, bir güneşli bir fırtınalı hayat gibi bir yolda geçiyor. Yani içinde acı-tatlı birçok yaşam deneyimini ve dolayısıyla duyguyu içeren bir yol... Bu yolda önemli olan fırtınada sığınacak bir yer hissetmek, oyun oynayabilecek kadar çocuk kalabilmek, korkunca ona yaklaşıp bakacak kadar cesur, eksiklikleri görebilecek kadar da sağlam olabilmek...

Herkes içinde zaman zaman çocuk, köstebek, tilki ve at gibi hisseder. Bazen tilki gibi sert tarafları, köstebeğin yardımıyla yumuşatıp, korkak taraflara da atın desteğiyle cesaret verebilmeye; çocuk gibi çaresiz hissedilen bir yerde diğerlerinin koşulsuz sevgisi ve varlığıyla umut bulabilmeye ihtiyaç vardır. Bütün bu tarafları barındırabilmek için de bir ev gerekir: olduğun gibi olup hala orada bulunabilmek, hala orayı ev olarak hissedebilmek için bir ev. Köstebeğin hayalini kurduğu gibi ev duvarları, çatısı, kapısının yanında bir zili, tüm pencerelerinde de kek olan bir yer değildir. Bunlara ev deyince insan, git gide yolunu kaybetmeye başlar. Tam da olduğumuz haliyle, olduğumuz yerdir ev; belirli bir konum, bir koşul değildir. İçinde her şeyiyle kendine yeri olmayınca insan, her yerde ve herkes için göçebe olur.

Her çocuğa içindeki ev büyük oranda onu dünyaya getirenler ya da ona bakım verenler tarafından verilir. Ama o ev artık “kendinin” olmaktan uzak, konforsuz bir yerse o zaman yeniden inşası gerekir. Herkes zaman zaman göçebe hissedebilir. Yaslanacak bağlardan yoksun, kendine ışık olabilecek bir anlamdan uzak, dilini işittiği ama iletişim kuramadığı bir alanda, yeryüzünün tenha bir köşesinde öylece yabancı kalabilir. Asıl önemli olan bu zamanlarda atın da söylediği gibi “yardım et!” diyebilmek ve kendine eşlik eden biriyle evi bulmak daha doğrusu kendi için evin ne olduğunu keşfedip kendine özgü ve kendine ait haliyle onu yaratmaktır. İnsanın olduğu gibi olabildiği, korkusunu, cesaretini, utancını, kıskançlığını, suçluluğunu, rekabetini, aşkını ve heyecanını karşılamaya hazır birinin, sesinin varlığında ruhsal bir ev...

Evini arayan herkese iyi yolculuklar!


Kaynakça

  • -Mackesy, C. (2021). Çocuk, Köstebek, Tilki ve At. İstanbul. Can Sanat Yayınları.
  • -Baynton, Peter & Mackesy, Charlie. The Boy, the Mole, the Fox and the Horse. Apple Studios. 2022. Video.